Pazartesi, Mayıs 18

Kendi Kendine Konuşan Deli

Blogumu kimsecikler - "abi/abla be, enaniyet esaretimle şuraya iki kelime saçmalamış bulundum, allahaşkına bi gözatın da nolur eleştirin, bişey söyleyin" diye yalvar yakar ricacı olduklarım bile - okumaya değer bulmadığına göre, ki bu kötü sitede bu beleş sayfa da benim amiyane "babamın malı" oluyor, o halde, suya sabuna dokunmadan, kişisel şeyler de öksürebilirim, güzide vatanımızın pragmatist/oportünist (herşeyin gavur gibi bilindiği ama çıkarların kollandığı) entelektüel ortamı ve "manyaklık", "psikopatlık", "spastiklik" ayarındaki siyaset/medya gündemine kızarak, söv/sayarak, hep aynı şeyler söylemekten bıkmış hazin ruh haletiyle.

Hem not almış da olurum, "acanda" hesaaabı.

Öncelikle,

Bir iş bulunacak.

Ulan eşek herif, işsizliği kanıksamaya mı başladın? Hoşuna mı gitti babanın evinde kıç büyütüp "nette takılmak", bu alemin 10'lu yaşlardaki asosyal bebelerin boru öttürdüğü, klavyelerin konuştuğu yapmacık evrenleri olduğunu bile bile. Nerdesin lan, özgür ruhlu tosun?! Kıçımın isyankarı seni. Nerede 16 yaşından beri "kendi başına" takılan agresif / hüzünlü / depresif / vandal / duygusal velet? Nerede sense of humour, nerede tepkilerin? Nerede gururun ulan!

Bu krizde "şan, şeref" mi yaparsın, başın dik, ve fakat işsizsin işte.

E mümkünse Anglosakson "business" ekolü uluslararası bi şirket olsun artık, olursa, zira taşınmaktan, o hiç olmayan eşyaların yoruldu. Artık "düzgün" bi işin olsun, 25 yaşından sonra sen de, "düzgün" olmaya bak artık, ve pürüzsüz.

"İnsana değer veren" falan diye bekleyip duruyorsun, ama dur bakalım, sen değer veriyor musun bir Ertuğrul Özkök'e, bir Özdemir İnce'ye, bir Bekir Coşkun'a, bir Süleyman Demirel'e değer veriyor musun sen veya bir Kenan Evren'e, bir Deniz Baykal'a?

Bu harf topluluklarını önce "insan" olarak ele alıyor musun?

Onlar seni skine bile dolamıyor, senin sayıkladıklarını onlar 50 yıldır biliyor (Kenan Evren, Özdemir İnce ve Bekir Coşkun hariç), ama hayat bu değil işte, çocuğum, kazın ayağı, konjonktür neyse, o, herkes senin gibi aptal değil.

Eline birşey alma şimdi. Birşey varsa da bırak.

Kariyer.net'te olman gerekirken burada istifra etmekle meşgulsün.

Ve aklındakiler de, psikolojik arkaplanının, kişisel geçmişinin izleri.

Şu "proje" dediklerin.

Çocukluğunu geri istiyorsun sen, bu yaştan sonra "internet üzerinden bilgisayar mühendisliği okuyacağım" derken. Depremden sonra hiçbir "remarkable" başarın yok.

Kelimelerle aranın olduğunu, sosyal bilimlerin, "insan"ın önemini ve tekniğe, makineye, tasarıma galebesini bile rastgele-sonradan keşfettin (baban ve kardeşin gibi mühendis olamadığın için).

İşletme okumuşmuş. İzmir yada İstanbul tutuyor diye! Tercihlerin son günü öğrendin işletme diye meslek olduğunu (daha doğrusu, olmadığını).

Sen bu "yüksek lise"de okurken, rektörün cumhuriyeti kurtarıyordu. Sen de iktisat vizesinde "boşluk dolduruyordun". Şimdi de hayıflan işverenler üniversite ayrımcılığı yapıyor diye.

Sonradan tutturdun hem, tarihti sosyolojiydi. İnsanların kitap okumayı bıraktığı yerde, sen başladın.

Da geç başladın.

Bu "bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma" ve klavye sporu adeti de, deprem sonrası politizasyonunda gizli, o nefret ettiğin şehirdeki saçma zamanlarda. Dayının Bizim Ocak dergilerini karıştırdın ve üç makale ile 'ülkücü' oldun. 12 Eylül sonrasının darbe karşıtı, halkçı, vatansever, fedakar, ezilmiş, "tüm insanları sevmeye çalışmalıyız"cı, inançlı propagandasının, pragmatist, konjonktürel yalanlarına atladın. Başkaca bildiğin birşey de yoktu zaten. Tarih, Kemal Kara'nın ders kitabından ezberlenen savaş tarihleri ve antlaşma maddeleriydi, yazılıdan sonra unutulan.

Şimdi hiç, özündeki değerleri, sevginin, heyecanın ve temel düşünsel çıkış noktalarının tutarlılığını keşfedip, ben enternasyonalist/hümanistim, ben savaş karşıtıyım, ben liberal, ben liberter, hatta sol (yenilikçi) özetle ben entelektüelim demeye kalkma.

Çünkü bir bok bilmiyorsun.

Projen mrojen de yok senin.

Ne seni rahatlatıyorsa, ona meylediyorsun.

Onu öğreneyim, şunu yapayım, şunu yad edeyim.

Bir Osmanlı camisi geziyorsun, bir saray, bir kilise, bir tapınak, bir kalıntı. (Heryerde çok önemli (always on top) ve VIP Kemalist arkadaşlarım kusura bakmasın çünkü Cumhuriyete ait tek bir mimari eser yoktur, yoksa ben yer vermez miyim)

Aval aval bakıyorsun.

Düşüncelerini geç, inançların bile sarsıntılı.

Ve tarihi geçmiş pasaportunda, daha bir vize damgası, bir giriş-çıkış bile yok (Toyota Motor Europe son anda elemişti seni).

Başarı diye Anadolu Lisesi Hazırlık sınıfındaki "über" zamanlarını, aynı yıllara denk gelen bilgisayar programcılığını falan hatırlıyorsun. O zamanlar (Özal'ın ölümü veriliyordu anahaberde) farklı (=ayrıcalıklı) ve öncü (=ileri) olduğunu, kaybetmenin tadını almaya başladıktan çok sonra anlayacaktın. Şimdi herkes İngilizce biliyor, bilgisayar televizyon gibi oldu, GW bilmek de at arabası sürmeyi bilmekle eş anlamlı.

Şimdi ne ayrıcalıklı, ne de ilerisin. Gericinin teki oldun. Oysa kemalist (sağ kemalist, sol kemalist, hepsi aslında aynı tornadan/okuldan çıkma kemalist) arkadaşların ne makamlar işgal ettiler. Sense o günleri geri istiyorsun, ve durduk yere geriyorsun ortamı.

Hayata kızgın bakıyorsun.

Gölün sükunetinde huzur buluyorsun. Şehre dönünce psikopat gibi yürüyorsun.

Aklınca sıkılıyorsun insanların genel sığlığından, kendi başına da kendini yiyorsun.

Kaybolup gidemiyorsun kitapların arasında da. Resim bile çizmeyeli, yıllar olmuş.

Sevginin, saygının bile tiksinecek yanlarını bulmuşsun. Dostluktan, aşktan bile, üşüme hissi önyargısı, neme gerek sendromu kapacak kadar irrite malzemesi toparlamışsın.

Yemişsin kafayı bu toplumun insanlarının komplekslerine, ikiyüzlülüklerine yabancılaşırken, alışamazken. Üstelik, sen de onlardan biri, hatta hor görülenlerindenken (göbeğimi kaşımaktan hoşlanırım, kıllıyımdır da).

ATM'den para çekerken ezilenlerin çığlıklarını falan duymuyorsun, ATM'den para çekmiyorsun çünkü, uzun süredir. Selim Işık gibi Don Quixode sanmıyorsun kendini (Don Quixode de kendini şövalye sanırdı), sen sadece küfür ediyorsun, şu hayatta bir yel değirmenin bile yok (nerede dairesi, nerede arabası, nerede uluslararası geçerli diploması...)

Senin anlı şanlı paşalarının bile, sadece halkına gücü yetiyor. Zaten KKTC'yi de kimse tanımıyor.

Bütün bu saçmalıklardan sen suçlusun.

Sana edecek küfür bulamıyorum. Ne halin varsa gör!

Askerde 18 yaşındaki bir yeni astsubay çocuğun sana emir komuta ile selam verdirttikten sonra dediği gibi,

Tamam, şimdi siktir git!

Hiç yorum yok: