Perşembe, Haziran 24

Plaza Kızına Yakarış

...
Tokat yöremizden bir küçük burjuva türküsü

Birkaç sevgilim var ey dost, birbirinden azılı,
Has avradımın kaderi, kolej müfredat' yazılı.
Hasretim yar poposu, makam koltuk' kazılı;
Kurban olam sarı saçlım bir alt duduş ver.

Je t'aime şekerim, je t'aime balım; ol emin:
Seni anıp, ağlayıp, Tokat'ladım demin.
Sizsiniz geleceği şol güzel ve yalınız ülkemin,
Kurban olam mavi gözlüm gel sırtım ger.

Elde değil hey yar, bu nasır eller senin,
Hap kadar da olsa çapın, sudan gündemin.
Tabanvaya on bassın ister görgüsüz cipin,
Sınıf farkı'n kafasına Tokat'lı, sıkar, gider.

...

Pazar, Haziran 20

Haftasonu Budur

...

Cumartesi: İstanbul'dan gelen arkadaşlar, Gülhan'da kahvaltı, Bandırma Gemisi, Ladik Gölü, Boraboy Gölü, Çakallı'da melemen, Amisos tepesi, go-kart, Karadeniz'de 4 çeşit balık.

Pazar: Körfez'de kahvaltı, Sinop hapishanesi, Sinop merkez, Hamsilos fiyordu, Sinop mantısı, Bafra'da dondurma, havaalanına bırakış, Samsun'dan arkadaşla Atakum, Türk kahvesi.

Haftasonu işte budur, kaygılarla, az hafifleyen stresle, gereksiz iş telefonlarıyla bölünen, kafada işten kalan boşluklara alelacele doldurulan küçük-yapmacık boş zaman etkinlikleri ile geçirilen bir yarı dinlenme zamanı değil.

Yarın sabah için kendime acıyorum.

...

Cuma, Haziran 11

Terapi Atakum


...

Havanın keyfine göre renkten renge bürünen ve bir gürleyip bir süzülen ama bir noktadan sonra tek ses olan denizin konuşmasının üstünde her akşam farklı bir tuvalle süslenip arz-ı endam eden muhteşem günbatımı manzarası, ve durgunluk.

Sanki dünyada hiç mutsuzluk yok.

O an yanında kim olursa olsun yalnızsın, olmak istediğin gibi yalnızsın, olmak istediğin gibi herkessin, sevmek istediğin gibi seviyorsun onları, ve kendini.

O an ne varsa üstünde deniz üstleniyor.

O an ne varsa seni yoran güneş alıp gidiyor.

O an karanlığın şalı gelene kadar ve ışıltısı geç yakamozun, sen dünyada ne kadar hüzün varsa içip bitiriyorsun.

O an mutsuzluk yok, o an senden mutlusu yok ve deniz ve güneş ve dünya tarafından seviliyorsun; ve en derinden inanarak 'varım' diyorsun o an.

...

Perşembe, Haziran 10

Çıkmaz

...

Kötü gün, mülakatlar, adam bulamıyorum. İşler sıkışık, berbat, daralıyorum.

İş hayat şu aşamada, kaçıp gitmekle, durup savaşmak açmazı, kaldıramıyorum, ve hiçbir şeye, yaşam dahil hiçbir şeye vaktim yok.

Hiçbir şey yapamıyorum.

Erken vakit dar attım kendimi eve. Kaçtım.

Açık bilgisayar karşısında oturdum, düşler düşünceler, birkaç saat, uyuyakaldım.

Dışarı attım kendimi, kiramı ödedim.

Film bulamadım.

Ve annemin, kardeşimin sesine sarıldım biraz.

Sonra, önce "Canım Kardeşim" adlı muhteşem Türk filmiyle ilgili bir yazı okudum. Yeterince karmaşık değildim zaar.

Ve nihayet, Tatar Ramazan. Neden yüzüncü kez izlemek istediğimi bilmiyorum bu gece.

Tatar'ın idamlık mahkumu avluya çıkardığı o sahne, o anne, o baba.

Sanırım ben de anamı görmek, babama sarılmak isterdim.

Ağladım ulan, ağlıyorum ve evet, böyle bir adamım ben.

...

Pazar, Haziran 6

Endişet'ül Maişet

...

Bizler, yağlı şirketlerin yağır kollarına atılmış maymun kitlenin içindeki akıllı mazlum genç azınlık, bilincimiz açık zamanımızın yüzde seksenini kayıntı korkusundan ayırmışız çalışmaya. Eğlenmek uyuşturmak, hızlı vur tosun, adet kısa, zaman çabuk, yol uzun.

Boş zamanlarımızda yamaç paraşütü, lycian way, ski falan yapmıyoruz, dil öğrenmiyoruz.

Grafiklerde, tablolarda tanımlı hayatımız. 17.30'da hepi haur'umuz falan yok.

Doğumuzdakinin hayatı taşşak geçer gibi bozuk para değerinde, batımızdaki mamur can sıkıntısından intihar ediyor.

Silahlar olmasaymış mutlu mesut yaşarmışız, en zengin 10 kalantor parasının yüzde bilmemkaçından geçseymiş açlıktan ölmezmişiz vesaire.

Şopen dinleyelim, hauer söyleyelim. Aydur:

"Varsayalım insan soyu kaldırılıp her şeyin kendiliğinden gelişip olgunlaştığı, sütlerin balların yerden kaynadığı, yiyeceklerin dallarından koparılmayı beklediği, herkesin gönlünden geçirdiğini hiç vakit kaybetmeksizin önünde bulduğu ve elde etmekte hiç güçlükle karşılaşmadığı Utopia ülkesine götürüldü; o zaman ne yapardı bu insanlar? Ya can sıkıntısından ölürlerdi, ya kendilerini asarlardı ya da olmadı birbirine düşerler, kavga dövüş birbirlerini boğup öldürürlerdi."

Ja das ist schön, şekerim, Allah'tan Utopia'da değiliz, bak dünyaya, çok farklı şeyler göreceksin.

...

Cumartesi, Haziran 5

Teselli

...

Bölgenin işleri bok gibi, iki yeni çocuğun da çıkışını ver, tebliğ et.

Bu hafta bölgeyi şereflendiren 4 dilli, genç, janti adama yaptığın sunumdaki tabloların boktanlığından herşey, enkaz piyasa, enkaz Samsun, enkaz Serkan.

Daha yeniyim hacı! diyemezsin. Bir round daha var! deyip dayak yemiş Rocky resmi koyarsın.

Çıkışını verdiğin çocuklara kahvaltı. Yeni aldığın tecrübeli arkadaşla (Leverci) Bafra, müşteri illa seni ister, geyik, Bafra muhabbeti, mafya muhabbeti. Amına koyim Bafra'nın. Tiksinç. Düzce'de büyüdüm lan ben, illallah etmişim adam vurmalardan. Bozuk para mıyız harcıyorsun yarraam. Diyemezsin.

Satış sevişmedir. Savaşma seviş. Kucağına oturacağım adamı ben seçerim. Kucağıma alacağımı da. Totoşlar sizi.

Adamın annesi de babası da hastanede, almışım adamı yanıma eleman bakıyorum. Ayıp. Yemek, çoluk, çocuk, cıvıl cıvıl.

Yeni tanıştığın hatunu ara. Yarın iş miş yok. Doldur boşlukları.

Sahilde attığım akşam turunun tek güzelliği telefonda babamın, annemin olmasıydı. O araba Onur mu? İşi var rahatsız etmeyelim.

Ve canım, bitanem. Sen olmasan ne anlamı var lan böyle Cumartesinin. Sınava girmiş fıstığım. Ne iyi ne kötü diyor. İyi deyip umutlandırmak istemiyormuş ama İngilizce ve sosyalden full çıkarabilirmiş. Bir de nasıl para biriktirebilirim diye soruyor. 500 lira lazımmış. Ben versem olmazmış, kimseden almadan biriktirecekmiş. Sen gel Samsun'a ben sana ne istersen alırım. Hayatımın güzelliği inşallah hayatın da senin kadar güzel olur. Kazanırsın bir Anadolu Lisesi abilerin gibi. Çok da önemli değil be...

Mavi tesellim benim. Öperim gözlerinden böyle hayatın, çok şükür.

...

Cuma, Haziran 4

Sabit

...

Katil faşistler, onların yalakaları, onlara karşı argüman geliştirmek için katil faşizmin sembol ismine biat eden ulusal beyinsizler, omurgasız "dinibütün" global eyyamcılar, insan beynine hakaret şeklinde sansür maymunu olmuş şol cennet vatan, odun ötesi bir minör dünya, bir boktan yaşam.

Ufak tefek sevinçler, acıklı kişisel mutluluk çabaları vesaire. Özünde, maişet endişeli kölelik, yardırma üzerine hayat ıskalama, gösteriş, bir sürü mal, bir sürü embesil. Ölmeyecek miyiz lan tarraam, tek istediğim biraz yalnızlık, yeşillik. Tek ses, ırmağın sesi, yeşil gözlü değilse, onu da def et.

Güldük, eğlendik. Şimdi siktirin gidin.

Ramon Sampedro gibi uçamayacak kadar dahi yorgunum zira.

...