Pazar, Haziran 6

Endişet'ül Maişet

...

Bizler, yağlı şirketlerin yağır kollarına atılmış maymun kitlenin içindeki akıllı mazlum genç azınlık, bilincimiz açık zamanımızın yüzde seksenini kayıntı korkusundan ayırmışız çalışmaya. Eğlenmek uyuşturmak, hızlı vur tosun, adet kısa, zaman çabuk, yol uzun.

Boş zamanlarımızda yamaç paraşütü, lycian way, ski falan yapmıyoruz, dil öğrenmiyoruz.

Grafiklerde, tablolarda tanımlı hayatımız. 17.30'da hepi haur'umuz falan yok.

Doğumuzdakinin hayatı taşşak geçer gibi bozuk para değerinde, batımızdaki mamur can sıkıntısından intihar ediyor.

Silahlar olmasaymış mutlu mesut yaşarmışız, en zengin 10 kalantor parasının yüzde bilmemkaçından geçseymiş açlıktan ölmezmişiz vesaire.

Şopen dinleyelim, hauer söyleyelim. Aydur:

"Varsayalım insan soyu kaldırılıp her şeyin kendiliğinden gelişip olgunlaştığı, sütlerin balların yerden kaynadığı, yiyeceklerin dallarından koparılmayı beklediği, herkesin gönlünden geçirdiğini hiç vakit kaybetmeksizin önünde bulduğu ve elde etmekte hiç güçlükle karşılaşmadığı Utopia ülkesine götürüldü; o zaman ne yapardı bu insanlar? Ya can sıkıntısından ölürlerdi, ya kendilerini asarlardı ya da olmadı birbirine düşerler, kavga dövüş birbirlerini boğup öldürürlerdi."

Ja das ist schön, şekerim, Allah'tan Utopia'da değiliz, bak dünyaya, çok farklı şeyler göreceksin.

...

Hiç yorum yok: