Pazartesi, Mayıs 11

Ahmet Altan'a Mektup


Ahmet Altan Taraf'taki köşesi Kum Saati'nde 6 Mayıs'ta "Katliam ve Barış", 8 Mayıs'ta "Karayılan'ın Açmazı" nihayet 9 Mayıs'ta da "Ruh Hali" başlıklı makaleleriyle malum Kürt Sorunumuza değindi. Çok da iyi yaptı. Vurucu ifadelerle barış istedi.

Tahmin edilebileceği gibi, mevcut durumun devamına taraftar Türk ve Kürt milliyetçilerinden küfür mailleri aldı, tabir-i caizse "kimseye yaranamadı", öyle bir niyeti varsa tabi.

10 Mayıs'ta da "ne haliniz varsa görün" diye özetlenebilecek "Soranın da Anasını" başlıklı baştan sona sitem ve hayal kırıklığı örülü yazısını okuduk. "Batmayan gazetenin de anasını..." gibi okurlarını üzen kelimeler kullanacak kadar bunalmış anlaşılan.

Bu kadar sıkıldığını görünce dayanamadım, ben de birkaç cümle yazayım dedim, umarım okumadan silmez.

***
10.05.2009

(Bugünkü "Soranın da Anasını" yazınız üzerine)

Sorular, Sorular...

Neden bu kadar önemsiyorsunuz kuzum? "Mail yazmak" dünyanın en kolay işi, küfretmeyip de ne yapacaklar?

Öteleri kovalamalarını mı bekliyorsunuz? Hayal etmelerini, düşünmelerini; cam tavan sendromunu, Stockholm sendromunu aşmalarını mı bekliyorsunuz? 100 yıldır dayak yemekten iflahı kesilmiş "mecburen güce-tapar" bir toplumdan, onun "ezberlerden öte değil bildikleri, sloganlardan öte değil inandıkları" evlatlarından ne bekliyorsunuz?

Lise müfredatı tarih kitabından öğrenilen basit dogmalardan beslenmek, medya klişeleriyle kendini ifade etmek mi daha kolaydır, karanlıkta bırakılmış dönemlerin izini anı kitaplarında bölük-pörçük sürmeye çalışmak mı? Diyarbakırlı bir Kürt olan Ziya Gökalp ile, Çorumlu bir Türk olan İsmail Beşikçi'yi karşılaştırmalı analiz etmek mi daha kolaydır, ezbere farklı olan herşeye "hain" demek mi?

Her okunulan kitapla bin kitaba yol açılması, kitabın susamış insana deniz suyu etkisi yapması mı işine gelir bu atmosferde yetişen "birey(!)"in, halihazırda asker doğan her Türk'te (Kürtler de dahil!) default olan 'padişahım çok yaşa', 'gelene ağam gidene paşam' zihniyeti mi?

Hadi temelde askeri-sivil bürokrat kesimin, sonra rant ortağı medyanın, işadamının, siyasinin çıkarı var. Bir kısım propaganda mağduru zavallının da işine gelen kısmı, "olduğu gibi kabul etmek"tir. Size küfür yazanlar da maalesef bu kesim.

Şemdinli olduğunda askerdeydim. Ferhat Sarıkaya görevden alındığında yaşadığım hayal kırıklığını kelimelerle anlatamam. Koğuşta da yasaklı "Ve Kırar Göğsüne Bastırırken"i okuyordum. O günlerde Taraf'ın var olmasını çok isterdim. O günlerde ve babanızın deyişiyle önümüzdeki "20-25 yıl süreceğe benzer" itiş-kakışlı dönemde.

Sevgi ve saygılarımla,

Serkan OK

Hiç yorum yok: