Pazartesi, Haziran 15

Münferit Militarizm...

...

http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?t=15.06.2009&y=HakanAlbayrak

http://nisanyan1.blogspot.com/2009/06/getir-bir-tarih-milli-olsun.html

http://www.herkul.org/bamteli/index.php?article_id=7174

A be Hoca, hala "gözbebeği" muhabbeti yapıyorsun, kelimelerini özenle seçiyorsun. Bir söylediğinle öteki cümlede çelişiyorsun "mutedil" ayağına. Vaka-yi hayriye'yi falan ağzına bile almıyorsun.

Mağdursun, itaat ediyorsun. Yumuşak geçiş falan güzel de, bu kadar pragmatizm (eyyam mı desem, takiyye mi desem) ...

Benim bu militarist vesayetle ilgili duruşum, "Yetti be!" duruşudur, "Yakışmıyor Paşam," duruşu değil.

Münferit değil mi bu olaylar, kurumsallaşmış falan değil, 50 yıldır, 100 yıldır, 150 yıldır hep münferit...

Benim canlı hatırladıklarım, en "soft"ları, Sincan'ı, Susurluk'u, Şemdinli'si, Dağlıca'sı, Aktütün'ü, Lahika'sı, Ergenekon'u...

"Kurumumuzla ilgisi yok," dediler mi, bitti. Esas duruşu bozmaz, başla takip eder, eleştirir gibi yaparız Amerika'lardan.

"Bazı kesimler tarafından, “bitirme” mülahazasına matuf olarak açık ya da kapalı belki otuz tane plan yapıldı. Aslında, bunların hepsi “yok”u bitirme hareketiydi. Ülkemizin menfaatlerine ve milletimizin istikbaline ters ne vardı ki, ona yönelik bitirme planı yapılsın!.. "

Değil mi? Zaten kabul etmişiz en baştan, hep dedikleri gibi "ülke menfaatleri ve milletin istikbaline ters şeylere" yani pis vatan hainlerine karşı plan yaptıklarını apoletli efendilerimizin. Biz vatan haini değiliz ki, niye alınalım?

Münferit canım, münferit. Hakan Albayrak kadar, Sevan Nişanyan kadar cesarete gerek yok.

Erbakan denen organizma gibi, askeri olanca garipliği ve vesayetiyle camide görmek di mi derdiniz? Bi camiye gelseler yeter ki, itaatin dibine vursanız "cemaat" olarak.

Nizamiyeden içerisi olduğunu askerin yerinin, bi öğrenseniz. Ve İstanbul surlarını, Çanakkale'yi, Kurtuluş Savaşı'nı vs. yazdığınız gibi, Dersim'i, Balkan faciasını, İTC'yi, İstiklal Mahkemeleri'ni, Birinci Savaş hezimetlerini, Rusya yenilgilerini, Sarıkamış'ı falan da görmezden gelmeseniz...

...
Bonus Okuma: http://www.mustafaakyol.org/arsiv/2009/06/generallere_acik_mektup.php

2 yorum:

hasanrua dedi ki...

Nurcuların bu omurgasızlığı çileden çıkartır insanı. Bu yüzden onlara siyasi anlamda ben de güvenmiyorum, özgürlüklerini savunup geçiyorum. Bazen haklarında üretilen komplolar, sırf bu omurgasızlıkları nedeniyle son derece doğruymuş gibi geliyor.

Tek Türkiye, Ölümsüz Kahramanlar gibi diziler dönüyor bunların televizyonlarında.. Ve hiç bir liberal, hiçbir demokrat; Kemalistlere en küçük ırkçılık kırıntısında verdiği tepkiyi vermiyor!

Veremiyor!

Liberaller İslamcılara çocuğuymuş gibi davranıyorlar. Aslına bakarsanız; liberallerin zihinlerinin artalanında; Kemalistlerin İslamcılara yönelik küçümser bakışlarının hoşgörülü bir benzeri var.

İslamcıların aptal ama iyi niyetli olduklarını düşünüyorlar. Tıpkı "çalışsa dersleri iyi olacak çocuk" efsanesi gibi.

Muhtemelen günü geldiğinde İslamcılar bunu pis pis sırıtarak hatırlayacaktır.

Cemaat'e yönelik bu fetişizm ile karışık hoşgörünün altındaki küçümseme bir gün gerçekten ellerinde patlayacak.

Mazlumun iktidarından faşizmden başka bir şey çıkmayacağını görmek istemiyorlar. Muhafazakarların demokratlığının "bir arkadaşa bakıp çıkacağım" olayından öte olmadığını görmek istemiyorlar.

Kemalizm karşıtlığını öyle patolojik hale getirmişler ki, sırf buna karşı olmanın, demokrat olmak için yeterli olabileceğini sanıyorlar.

Kemalizme karşı savundukları cemaatin; aslında Kemalizm ile arasında karakteristik anlamda hiçbir farklılık olmadığını görmek istemiyorlar.

Kemalizm'in toplumu herhangi bir modele entegre etme planlarının aynısına cemaatin de sahip olduğunu görmek istemiyorlar.

Cemaatin hedefinin; evrensel anlamda, yeniden bir Osmanlı yapısı kurmak olduğunu ve bunun da hiçbir türden demokrasiyle alakası olmadığını görmek istemiyorlar.

"Yeni Osmanlı" söylemlerinin; şekil değiştirmiş şehirli ırkçılığının bir örneği olduğunu sürekli es geçiyorlar..

Demokrasinin ekmeğe sürülen bir şey olmadığını çok iyi bilmelerine rağmen; onu sofrasında o şekilde kullananlara karşı sırf ittifakları nedeniyle göz yumuyorlar.

En küçük bir olayda bile; o topluluğun nasıl nefrete kanalize olabileceğini görmek istemiyorlar.

Bunu söyleyenlere, kendi göz yummalarını örtmek için paranoyak, faşist, kemalizmin elitist zihniyetinin bilmemnesi demek dışında üretebildikleri hiçbir şey yok.

Shere Khan dedi ki...

"Şark için yeterli" başlıklı yazınla paralel olarak geliştirdiğin bu argümanların temel çıkış noktası olan fikre büyük ölçüde katıldığımı sanırım zaten biliyorsun. Evet, lamı cimi yok, maalesef Nurcular özelinde dindar kesim de, kendine demokrat ve demokrasi özürlü bir görünüm arz ediyor.

AMA ben bunu Kürt milliyetçiliğinde de görüyorum. Kendilerini ezen Türk milliyetçiliğini adeta taklit ediyorlar, hümanist/evrenselci ve sol olmak bir yana, tepki ideolojisini aşmaktan acizler.

Yani bu sorun tek bir kesimin sorunu değil.

"Demokrasiye ihtiyacı olanlar" cephesinde, mesela Roni Margulies'in İşçi (!) Partili beyin yoksunu faşistler tarafından taciz edilmesi olayını veren Kanal 7'nin haberde Roni'den "Yahudi Yazar Roni Margulies" diye söz etmesi vakasında, bunun faşistlik ve de öküzlük olarak değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim. (Not1: Sağolsun seviyesiz, böyle yapmıştı.) (Not2: O kesime yakın TSD'nin de adı geçen olay hk. dediği gibi, öküzlüklerini yüzlerine vura vura, düzeltebiliriz onları. Şu da var, kimsenin bireysel dini tercihlerinin kimseyi ilgilendirmemesi gerektiği ilkesinin güzelliği de nasıl ortaya çıkıyor böylece, dindar TSD, dindar Kanal 7'nin öküzlüğünü senden benden sert eleştiriyor, çünkü [bireysel/münferit] öküzlüğün, faşistliğin dinle falan alakası yok.)

Elbette haklısın, hemfikiriz, o kadar ki, bir yazımda bu kesimin içinde derin bir gücü ve bilgisi olan bir ağabeyime "liberalleri ne zaman ve kaça satın aldınız" diye sorduğumu anlatmıştım.

Lakin, şu da var hasan, cumhuriyet tarihini benden iyi biliyorsundur; takdir edersin ki, sağlıklı, vicdanlı, insani bir fikir ikliminin doğmasına müsait bir atmosferin yaşandığı herhangi bir özgürlük dönemi seçip ayırabilmek pek mümkün görünmüyor.

Sana mazur gör de demiyorum.

Misal, Necip Fazıl, Anadoluculuk hareketini, "kendi muhasebesini yapmaktan aciz, hışım ve intikam ideolojisi" diye niteler.

Cemil Meriç, sağcı aydına, "köpek" der, çoban köpeği, düzenin bekçi köpeği.

Üstelik bunlar "sağcı" bilinen aydınlar. Ya doğrudan reddedilen, ya anlaşılmadan çok sevilen fikir insanları.

İşte bu kadar anlamaktan aciz bir idrak, algı, fikir toplumuyuz.

Var sol kesimi de sen düşün. Faşistinden, militaristine. Demokrat sol (senin deyişinle liberal sol) dışında, al birini vur ötekine.

Tekrar ediyorum, sana hoşgör, aldırma falan da demiyorum, ama benim kanaatim, evet, eleştirmek, sonuna kadar, ama yok saymamak. Düşman bellememek.

Çünkü "demokrasiye ihtiyacı olanlar", yani ezilenler, birbirinin boynunu vurup "demokrasiye ihtiyacı olmayan" kesimin ekmeğine yağ sürecek yerde, ona karşı en azından demokrat bir duruş asgari müştereğinde birleşmeli bence.

Çünkü yüz yıldır birincisini yaşıyoruz.

Kaldı ki kanaatim, Ankara'da çörekli şu ucubik çift başlı iktidardan, 21. yy.a ait bir demokratik hukuk devletine geçişin ucu görünüyor / görünmeli, bunu da sen, ben, nurcu, kürt milliyetçisi, solcu, ülkücü vs. -kalıplardan kurtulmalı- beyni küflenmemiş kim varsa, beraber gör(ebil)meliyiz.

Tabi anti-militarizm, hümanizm, evrenselcilik, özgürlükçülük, bireycilik ve halkçılıkta zerre prim vermeden, sonuna kadar birbirimizi eleştirerek.

Ayrıca yazın da bana şunu hatırlattı, İran devriminde mollaların iş bittiğinde kendilerini destekleyen komünistleri de elden geçirmesi sendromu vardır ya bizde... Kemalistler liberalleri böyle korkutur ya hani, mal gibi destekliyorsunuz şu şeriatçıları ama sizi de kesecekler diye. Yine bir yazımın başlığıyla bitireyim, "O Devir Geçti..."

(Zira şu lümpen, şu yüzeysel, şu budala gençlik, ben de dahil, iş istiyor, sınıf atlamak istiyor, özgürlük istiyor, saygınlık istiyor, insaniyet istiyor; no more iç savaş, no more istibdat...:)