Cuma, Haziran 5

Kambur Kelime...

...

Merak etmeyiniz, "mısralarımda ısrar hakim..." diyerekten mevzuya girip, "melankolik rap" falan yapacak değilim (onu benli sakallı sürmeli çocuk yapıyor zaten).

Mevzu, başka.

Kelimeler, zihnimizde, bazen gönlümüze kadar sızmasına izin verdiğimiz, anlamlar yaratan, yada kendi yarattığımız anlamlara tercüman olan (...iki kere ikinin dört etmediği, ne ederse dördün o olduğu sezişiyle... diye başlayan bir cümlesi vardır Necip Fazıl'ın) sihirli araçlar.

Dün Kurtlar Vadisi'nde (evet izliyorum, lümpenim, boşum, işsizim, akşam arayan eski iş arkadaşıma dediğim gibi, "dizi izlemek dizi izleyememekten acı" olsa da...) Mehmet Fikret'in partneriyle olan geyik muhabbetinde ettiği alakasız üç-beş kelimenin kafama dank edişi...

"Üşüdüm üstümü örtsene anne..."

Bu kelimeler topluluğu hep aklıma gelir, onu düşünmeye çoğunlukla vaktim olmazdı (yıllardır), aşağıya ite ite, erteleye erteleye bir duygu çağrışımına, başlıbaşına bir duyguya dönüşmüştür, bana ait olmuştur... Dün bir dizi karakterinden bu sözleri duyunca küçük bir şok yaşadım.

Meğer bir Zeki Müren parçası sözleriymiş. Çocukluğumdan bilinçaltıma miras kalmış olmalı.

Bir diğeri de, "Ağlama demenin ne faydası var."

Nedensiz aklıma gelip dururdu. Ne güzel ifadeydi... Ne güzel özetliyordu, kördüğüm olmuş, ucu acıya çıkmış, boğazda düğümlenmiş bir sürecin finalini. Bir İbrahim Tatlıses (ki kendisinden nefret ederim) albümünde bu kelimeleri yanyana gördüğümde hemen delilleri yok etmeye çalışmış, olayı yok saymıştım, bu ifadeler benimdi.

Anlamlara sızan kelimeler kendinizden başka herkese saçmasapan gelebilir.

O halde daha "mantıklı" olanlarından bahsedeyim biraz.

Zihinde kalanlardan.

Kelimelerin ifade gücüne iki örnek vereceğim. Çok basit birkaç kelimenin bir insanı övmek ve itin götüne sokmak konusunda ne kadar etkili olabileceğinin örnekleri bunlar, bana göre.

Biri, Enis Batur'un, kendisinin dostu olmakla övünen Ertuğrul Özkök hakkında kurduğu bir cümle, ki hiçbir yazı, hiçbir kitap, bu kadar güzel anlatamaz, benim değerler sistemimde, intihar etmesi gerekir bu sözlerin muhatabının:

"Bende kirlilik duygusu yaratıyor..."

Diğeri, Orhan Pamuk'un, Gündüz Vassaf'la ilgili düşüncesini anlatan bir cümle, ki Vassaf her kitabının kapağında bunu kullanır, bir yazarı övmek için zannımca bu kadar etkili daha önce bir çift söz edilmemiştir (etkili olmasının nedeni %100 doğru olmasıdır):

"Gündüz Vassaf düşgücünün avukatı, düzyazımızın en özgür ruhlu kalemi..."

Cemil Meriç de, "kelime" üzerine muhteşem yazılar döktürenlerden. Okuyunuz, onun "kelime"yi anlatan kelimeleri yanında, benim kekelemelerim "kambur kelime" kalır.

Bir de hikayesi vardır, anlatır, soluksuzca okursunuz, sonunda "ve ... kelime oldu." diye bitirir, mal gibi kalırsınız. Kelimenin hikayesidir. (İşte bakınız, üstadın "kelime"yi anlatan kelimeleri vazifesini yapmıştır, bana o anlamı yaşatmış, o vurucu sonu bir tat, bir olay olarak beynime kazımış, sonra kendileri çekip gitmişlerdir, geriye anlam baki kalmıştır.)

Attila İlhan'ın "Aysel git başımdan seni seviyorum" finali kadar çarpıcı bir finaldir o vurucu son.

Son sözü de tonton şair Cevat Çapan'a ayıralım (güzel ve asil bir televizyonkişisi, anahaberinsanına - o kendini bilir - atfen),

"Deniz ürperiyor uzakta..."

...

Hiç yorum yok: