Pazartesi, Haziran 15

Cahit Koytak'tan...

...

Taraf yazarı Cahit Koytak'ın YOKSULLAR VE SİVİLLER İÇİN TEZLER adlı köşesinden...

Cansıkıntısından oturup darbe planları yapan, asker, sivil bütün generaller için dostça öneriler *

Gökçe cesaretiyle Türkiye’nin ve Türkiye’deki gazeteciliğin önünde yeni bir dönemi başlattığına inandığım, ALPER GÖRMÜŞ’e ve ‘NOKTA’ dergisinin öteki emekçilerine…

Bakın komutanım, herkes gibi benim de sizin
için ilk aklıma gelen:
her biriniz onar bin ağaç dikin, yüzer bin ağaç
dikin!

yahut kırmayı, kırdırmayı yüreklerinizin
kaldıramayacağı iç ve dış düşman,
bölücü eşkıya yahut ana baba vatan evladı
sayısı kadar ağaç dikin, ağaç dikin ki,
adınızla anılan korular ve ormanlar kaplasın geleceğimizi,
mezarlıklar ve çöller yerine…

Bakın size söz, o zaman o korularda, o ormanlarda,
ölüm nedir, unutmak nedir bilmeyen rüzgârlara
şarkılarımla, sonsuza kadar adınızı anarak uğuldamayı
öğretmek benden!

Her biriniz ayrı bir mevzide, ayrı bir geçitte
cinlere perilere tuzak, meleklere pusu kurmak yerine,
bir bahçe, bir bağ yeşertin ki, cinsi adınızla anılacak
elma ağaçları, kiraz ağaçları, badem ağaçları yükselsin
geleceğimiz için mezarlık servileri ve şehitlik anıtları yerine…

Bakın size söz, o zaman o bahçelerde
ölüm nedir, unutmak nedir bilmeyen dereciklere
şarkılarımla sonsuza kadar adınızı anarak çağıldamayı
öğretmek benden!

Sözgelimi, garnizondaki kışlalar kalsın yerli yerinde,
fakat zihinlerinizdeki kışlaları yatılı mekteplere çevirin bence,
resim atölyelerine, müzik atölyelerine, şiir atölyelerine…
kıt’aları gezici tiyatro truplarına, talimgâhları şenlik alanlarına…
ki, adınızla anılan korku dönemleri, yıkım dönemleri yerine,
coşku çağları gelsin, çiçeklenme çağları insanlık için…
dar baharlar, upuzun kışlar, karanlık ‘zaman tünelleri’ yerine,
ışık yolları, ışık köprüleri en uzak galaksilere…

Askerde çocuklarımıza öldürme sanatından önce
ve ondan daha sıkı, daha ince,
düşmanla konuşmanın, gülüşmenin, barışmanın
ve sevişmenin yollarını öğretin, eğer biliyorsanız;
komşuya güvenmenin ve güven vermenin
‘vatan kurtarmak’tan **daha güvenli, daha erdemli
ve daha kahramanca olduğunu öğretin onlara,
eğer biliyorsanız,
öğretin ki, kucağı gök kadar derin,
tebessümü yeryüzü kadar geniş
ve bir erken bahar sabahı gibi,
ölülere mezardan kalkma hevesi veren altın dönemler gelsin.

Bakın size söz, üç bin, belki belki beş bin yıl sonra,
Merih’te ya da Neptün’de, bir sarı zeybek gösterisi için,
Figaro yahut Kerem’le Aslı operası için turneye çıkan Mehmetçiğe,
Hans’a, Coni’ye ya da Lu Sin’e
adınızı şarkılarımla, sonsuza kadar,
en uzak yıldızlarda en deli rüzgârlara fısıldamasını
öğretmek benden!

Başka neler mi yapılabilir? Mayınları temizleyin, mesela!
Suriye sınırındakileri kastetmiyorum, tamam,
onları siviller yapsın;
ben aklınızın sınırlarına döşenmiş mayınları kastediyorum
kalbinizin sınırlarına döşenmiş olanları
ve kafalarlarınızla kalpleriniz arasına
döşenmiş olanları en çok da…
vehimleri, önyargıları, takıntıları kastediyorum…
kazıyın onları kazıyın onları kazıyın ya da
uzaktan berhava edin şenlik fişekleri gibi;
ve girin korkmadan, heyamolalarla, çığrışmalarla
ikinci gençliğinize,
görevden sağ dönen gençlerle beraber;
sonra ikinci çocukluğunuza, her gün harçlığının yarısını
savunma bütçesi denen kabadayıya vermek zorunda
olmayan çocuklarla beraber...

Ve bütün bu mucizevi şeylerden sonra kafalarınızda
ve ruhlarınızda hâlâ
hâki mıntıkalar gözüküyorsa, gözetleme kuleleri,
dikenli teller, mayınlı hatlar falan,
herkes için bahar göçüp gitmeden sonsuza kadar,
oraları hiç değilse rüzgârlara açın, yağmurlara açın,
kuşlara, arılara, kelebeklere açın,
iyi huylu cinlere, perilere ve meleklere
ve şarkılara ve türkülere ve uzun havalara
ve bir dilden ötekine değişmeyen büyük ülkülere,
büyük düşüncelere…

Ve bakın, görün o zaman, onlara, şarkılarımla,
adınızı anarak çığrışmasını belletmek benden!
Size söz diyorum, söz! Ve bu söz, bir saray şairinin değil,
akredite bir ‘yatılı’ şairin de değil,
ebediyete yol öyküleri yazan, yol şarkıları yakan
yoksul bir şairin sözü.


*Şiirin ismi, yalnızca “CANI SIKILAN GENERALLER İÇİN ÖNERİLER”olabilirdi. Fakat, ara sıra canları sıkılsa da, demokrasiye ve hukuka bağlı kalan saygıdeğer generallerimize yönelmiş, kastedilmeyen anlamlar çıkarılmasına meydan vermemek için, şiire, uzunlukta nerdeyse şiirin kendisiyle yarışan böyle tatsız tuzsuz bir isim verilmek zorunda kalındı.

** Burada tırnak içinde geçen ‘vatan kurtarmak’ sözüyle, kimilerinin mevhum ve muhayyel tehlikeler öngörerek, bir siyasi enstrüman olarak başvurdukları manipülatif‘vatanseverlik’ söylemine işaret edilmektedir. Yoksa, bu dizelerin yazarı için,gerçek tehdit ve tehlikelere karşı vatanı korumaktan ve kollamaktan ve Tanrı korusun,başa geldiğinde, vatanı saldırganların ya da işgalcilerin elinden kurtarmak için ölümü göze almaktan daha erdemli bir tutum olamaz. Bu açıklama bu şiiri peşin yargı ve düz mantıkla değerlendirme hatasına düşebilecek kimseler içindir.

Hiç yorum yok: