Çarşamba, Ağustos 12

Meslek Seçimi Neden Önemlidir

...

Bu yazının sonunda sizlere birşey danışacağım, kendimden bu kadar bahsetmem de konuyu açmak için olacak. Zaten "hava atılacak" herhangi bir malzemeye sahip olmayan bir adam olarak, bu kadar kendimi afişe etmemde belki bir parça gurur veya gösteriş aranmasını iktiza ettirecek bir duruşumun olmadığını, kastımın her zaman 'insan' üzerine çıkarımlar yapmaya ve bunları paylaşmaya çalışmak olduğunu en baştan belirteyim.

Elbette doğa ile, huzur ile yaşamak isterdim.

Terimi vişne gölgesinde kurutmak; basit bir hayatı, mutlu bir adamı yaşamak isterdim.

Lakin manyamış bir çağda, devletçi/kapitalist bir sistemde, istikrarsız bir ülkede, cılız bir ekonomide, şehir sayılabilecek bir yerde, orta gelir düzeyli bir ailede, anlaşılmaz bir at yarışı rekabetinin içine başlamışım (başlarım böyle hayata!).

Şanslıydım, meraklıydım. Örnek alınacak bir baba modelim vardı. Ve karıştırılacak mühendislik kitapları, yetmişlerden.

İlkokul üçüncü sınıfta bu kitaplardan formül ezberliyordum.

Babam üniversitede Fransızca öğrendiğinden, İngilizce öğrenmek için Fono'ya abone olmuştu.

İlkokul üç-dört-beş, 90'ların ilk yılları, mutlu bir çocukluk ve kendi kendime İngilizce öğrenmek için iyi bir fırsat oldu.

1992 yılında bilgisayarım vardı, GW'de program yazıyor ve başdöndürücü gelişmelere çocuk yaşta şahit oluyordum, ayrıcalığın böylesi!

(Şimdi herkes İngilizce biliyor ve bilgisayar kullanıyor.)

Ya İngilizce öğretmeni olmalıydım, ya bilgisayar mühendisi.

İşte kazın ayağı öyle değil, hem başarılı hem mutlu bir çocuk, bir depremle (bugün o depremin onuncu yıldönümü), hem başarısız hem mutsuz bir gence evriliyor.

Lise 2 ve 3'ü resmen boş geçtim (ilk şehir değiştirişim), ÖSS'den 20 dakika erken çıktım.

Aldığım puan, mühendislik hayallerinin sonuydu, İstanbul-Ankara-İzmir üniversitelerinin bilgisayar / makine mühendislikleri tutmuyordu, kalan şehirlerde de ben okumazdım (!).

İşletme ile böyle tanıştım.

İzmir'de okudum.

Birtakım hızlı tüketim tekellerine girebilme ihtimalimi baştan yok etmiş oldum (Onların belli okulları vardır, o okullar dışındaki okullarda okumuş/okumakta olanlar insan değildir).

Yine de çok daha büyüğünde iki sene yöneticilik yapmak nasip oldu. (Bugün o burnundan kıl aldırmayan dünya çapında tröstlerde çalışan arkadaşlar, ben Perakendeci'de [ısrarla şu perakendecinin ismini vermiyorum ama siz anladınız bile, evet, M] iki sene Mğz.Md.Yrd.lığı yaptım deyince saygı duyuyorlar, yaptığımız onca askerliğe değiyor!)

Şimdi yine aynı sektörde "el ticara" yardırıyoruz, distribütör bordrolu local account rep, kısaca satıcıyız, yandan çarklı tröst elemanı - hani şu şaaşaalı firma var ya, onun kriz önlemiyiz, kendi satıcılarının bir kısmını kovup, aynı pozisyona bizleri aldılar, lakin, distribütör kontenjanından, iş aynı, mayış ı-ıh.

Allah'tan sosyal yönüm falan varmış, bazen teknik eğitim almamış olmaktan pişmanlığım olsa da (baba mühendis, kardeş mühendis...), işimiz lafla, insanla.

Stres bir noktaya kadar (o nokta genelde boğazımdır).

Ne yapalım, yaratıcılığı, zekayı paraya çevirecek zekam, yaratıcılığım yok.

(Bkz. Sevdiği şeyi meslek edinmiş insanlara -spor,sanat,bilim vs.- imreniyorum, dediğimi hatırlıyorum bir yerlerde)

Başardıkça, bitiyor, daha iyisini istiyor insan, manevi doyum olmadıkça da sürer gider...

Beni siktir edin de, gelmek istediğim nokta başka.

Kızkardeşim, 1996 doğumlu, dünyalar güzeli bir ortaokul çocuğu. Zeki, sözel yönü gelişkin, lakin o yeni nesil kızlara özgü tavırla, ziyadesiyle umarsız.

Kafa matematiğe basmıyor - basmak zorunda da değil - , kız çalışmıyor.

Türkçe - İngilizce "default" olarak iyi ancak kızın bir gayreti yok, (İTÜ) Elk. Müh. küçük abi, Mak. Müh. baba, ve çok konuşsa ve herşeyden nefret etse de eninde sonunda bir tüccar olan büyük abi, mum dibine ışık vermiyor.

Mevzu başarılı olup olmaması değil.

Geçen arayıp naber napıyosun dediğimde, napayım ders çalışıyorum, test çözüyorum demesi. (Yaz tatilindeyiz.)

Arkadaşının kikirdemelerini duydum.

SBS sonucunu sordum (kötü olduğunu biliyordum).

Alınabilecek en kötü cevabı aldım,

"Bana kızamazsın çünkü çalıştığımı gördün. Aslında sınav da çok iyi geçmişti. İnternette sonucu görünce ben de şaşırdım. Bu sonucu beklemiyordum. Ama yine de kızamazsın çünkü sonuçta çok çalıştığımı gördün."

Şimdi sorarım a dostlar, velede şunu mu demeli, yoksa şu boktan eğitim sisteminin akışına mı bırakmalı;

"Kızım,

Abin hiç bir zaman o at yarışlarından birinci çıkmadı. Lakin o birinci çıkanlar -birbirinin hep aynıdırlar, okulda, üniversitede, şirkette- birbirlerini tekrar / masturbe ederken, abin hep farklı olmayı -görünmeyi değil- başardı. Başarı ölçülebilir, maddi birşeyse eğer, tapınılacak birşey olmasa gerek. Huzur çok daha önemlidir. Sana mühendis ol, doktor ol, avukat ol diyen yok. Sana mutlu olacağın mesleğin sahibi ol diyen var. Sana o lanet sınavlardan birinci çık diyen de yok. Sana köprüyü geçene kadar ihtiyacın olan imkanlardan (bkz. güzide devlet üniversitelerimiz, ki yüksek liselerden ibarettirler) faydalan diyen var. Ve şunu iyi bil ki, bana iki ayak üstünde dört yalan söyleyebilen bir profesör/mühendis/püsür olmandansa, kalbindeki dürüstlükten asla taviz vermeyen bir ortaokul mezunu olmanı tercih ederim.

Eğitim, iş, ekonomi, devlet... düzen, sistem seni nereye iterse itsin, sen Aysun olarak, mavi gözlerin kadar temiz, sarı saçların kadar iyi kal, bedeli ne olursa olsun; Aysun olmaktan, Aysun kalmaktan mutlu ol ki, hayatın boyunca mutluluk senin peşinden gelsin, at yarışlarından, elin çocuğunun başarısından/başarısızlığından bağımsız olarak, kendin olarak.

Mesleğin seni belirlemesin. Sen mesleğini belirle.

Mutlu olacağın şeyi yap.

Kötü örnek,
Seni çok seven,
Abin."

...

2 yorum:

gönül d. dedi ki...

Kardeşinizin, bende yeğen versiyonları var Serkan Bey. Bu çağın havasından mı suyundan mı bilmiyorum, hayata bakışları hakkında fazlasıyla endişeliyim. Uzmanlara sorsak IQ ları deha seviyesine dayanmış iki özne ama, tembellik ve vurdumduymazlıkta zirve yapmış haldeler. Çocuk eğitimi, psikolojisine vs. dair okumadığımız kitap, dinlemediğimiz uzman, düşünmediğimiz imkan-ihtimal kalmadı. Onlardan, dediğiniz gibi bu çağın kabulü bir başarı beklemiyoruz. İnsanlık kalitesini önemsediğimizi, kendilerine has mutlulukları olması gerektiğini, yeryüzünde kapladıkları alanın hacim cinsinden daha fazla birşey olması gerektiğini yeri geldikçe hatırlatıyoruz. Buna karşılık 'Niye kasıyosunuz şimdi bu kadar yaa!' şeklinde bir aksülamel var.

Belki de onlar haklıdır, bilmiyorum.

Bizim yaşadıklarımız bize dairdi. Ben üni.den son sınıfta atılıp, öğr.işlerinden 'gel, kayıtta bıraktığın lise diplomanı al' dediklerinde, onu almak için bile başörtümü çıkarmamı istediler. 'Bu devlet lise diplomamla birlikte alamadığım üni. diplomamı da ... soksun.' dedim ve hiç te pişman olmadım şimdiye kadar. Bende bana dair olan ne varsa kaldı şahsiyetim ve kendime saygım adına. Şükrederim.

Fakat, sanırım Hz. Ali'nin dediği gibi, onlar bizden farklı bir zaman için yaratılmışlar. Geçtiğimiz yollardan elde ettiğimiz tecrübeleri onlara ne kadar lisan ile anlatırsak anlatalım işe yaramayacak. İster mektup ister kitap hacminde olsun. Her şey yolu neyse ve nasılsa oraya akacak. Öyle görünüyor.

Ne diyeyim... Akıbetleri hayrolsun...

Shere Khan dedi ki...

Gönül Hanım merhaba!

Okunmasın diye yazıtipini küçülttüğüm (zaten blog için fazla uzun) bu yazıyı, ki sizin yazdıklarınıza ulaşmak için uzun süre kendimden bahsetmek zorunda kalıp lafı kardeşime getirebilmiş, bir türlü toparlayamamıştım, enaniyet şüphesiyle iyi ki silmemişim!

Söylenecek sözü söylemişsiniz, milenyum bebelerini geçelim, kendimize gelelim.

Seviyesiz'deki yorumunuzdan beri içimde tutuyorum, madem yeri geldi, konudışı ama, kendimi tutamıyorum:

ÖZGÜRLÜKLER KONUSUNDA YAŞADIKLARINIZI TAHMİN EDEBİLİYORUM.

BASKI VE ZORLUKLARLA İLGİLİ OLARAK TÜM ÜZÜNTÜNÜZÜ, KIRGINLIĞINIZ VE/VEYA KIZGINLIĞINIZI PAYLAŞIYORUM.

SORUNUN VE TÜM DİĞER HAK - ÖZGÜRLÜK - VİCDAN İHLALLERİNİN FAİLLERİNE KIZGINLIK, NEFRET VE TİKSİNTİ DUYUYORUM.

HERHANGİ BİR KUVVET, SİSTEM, ZÜMRE YADA KİŞİNİN BİR BİREY / HALK / TOPLULUK HAKKINA TECAVÜZÜ, DEVLETİN BİREYE TAHAKKÜMÜ VE DİĞER İNSAN HAKLARI İHLALLERİ KONULARINDA DURDUĞUNUZ SAFI TÜM VİCDAN VE SAMİMİYETİMLE PAYLAŞIYORUM.

TECRÜBENİZE VE DURUŞUNUZA SAYGI DUYUYORUM.

Ne zamandır siyaset yazmıyordum çenemi tutamıyorum diye, bakın kötüye vesile oldunuz Gönül Hanım, bir sorosçu,dinci,kürtçü,liboş, ermenici,hain,fettoşçu,entel,mürteci.... olarak kendimi afişe ettim :)