Pazartesi, Ağustos 31

Yemin Töreni İzlenimleri


...

Bekle babam bekle.

Prova yapıyorlar, daha okul komutanı gelmedi. Şu meslek kurası asteğmenleri, (18 günde civciv olmuyor be!) komik hatalar yapıyorlar, kalabalık hem gülüyor, hem alkışla teselli ediyor.

Yüksek siyasetten dolayı vakti kıymetli olan paşa, nihayet teşrif buyuruyor.

Karşılama esnasında bir zavallı hava asteğmen adayı bayıldı. Düştü, birkaç saniye sonra kalktı, esas duruşa geçti. Büyük alkış koptu, acaba paşa o alkışı kendine mi almıştır? Yok, gerek kalmadı, "halkı" da selamlayınca, onu da alkışladılar (hayatımda hiçbir zaman "alkış ve mutavaata hazır bir kitle"ye ait olamayacağımdan, ben alkışlamadım) ...

Herhalde fotoğraf makinesi getirmeyen tek kişi bendim.

Şu bandodan davul ve trampeti çıkarsak o mızıka ne güzel "kırda bayırda koşturan kızçocuğu" arka fonu olur, diye düşündüm bir ara.

Sancak geliyor, sancak gidiyor, hop oturup hop kalkıyoruz.

Çocuklar komutlara uymadılar, ağladılar. Bir tanesi taşı gediğine koydu, "Neden bağırıyo anne?"

Tek gösteri, top atışının sesiydi. Oradaki gerçek askerler de, onu ateşleyen topçu erler. Asteğmen adayları da asker sayılmanın ciddiyetini benimsediklerinden, iyi niyet ve zavallı bir çaba ile yırtınıyorlardı (ben de kendimi yemin törenimde asker hissetmiştim) ...

(Ne kahredicidir ki, paylarına bu bedeli hayatlarıyla ödemek düşenler de var.)

Yanımdaki başörtülü teyzenin asteğmenlere diplomaları verilirken osurması, sonra duyup duymadığımı anlamak için beni kesip ciddiyetle olayı izlemesi, törenin ciddiyetine uymadı.

Mesajlar okundu. Işık Koşaner ismini ilk orada duymak isterdim, lakin, adam gibi bir ülkede yaşıyor olmadığımızdan, yüz tane farklı general ismi sayabilirdim, aynı açıklamalardan hafızamda kalan. Sonraki mesaj da inanılmaz tanıdıktı, Atatürkçü düşünce sistemi, laiklik, cumhuriyet rejiminin temel nitelikleri, üniter devlet vs. ben İlker'i neden Işık'ın arkasına koymuşlar diye düşünürken, meğer EDOK komutanının mesajıymış, GKB'nin geçen TV'de yaptığı konuşmanın tören formatı.

Bir yıl sonra özgürlüklerine kavuşacak 18 günlük asteğmenlere, Türkiye'yi çağdaşlaştırma, laiklik, devlet ve rejim vs. konularındaki ulvi görevleri hatırlatıldı.

Sonra her aile çocuğunu aldı ve onların asker değil çocuk, genç, adam, oğul, koca, baba vs. olduklarını vurgularcasına mutlu mesut kayıplara karışıldı.

Günün gırgırı, önümde oturan Tandoğan mitingi katılımcısı tipli geçkin teyzelerin marşlar ve bandolara Seda Sayan programındaymış gibi alkışla tempo tutması, tüm kalabalığın Atatürkçü teyzelere uyması ve bu alkış şamatasının tören geçişinde de yürüyüş temposuyla sürmesi oldu.

Günün mana ve önemi ise annemden geldi, "Tören boyunca ağladım, mendil bulamadım; çünkü aklımdan o teğmenin bomba verip öldürdüğü çocuklar hiç çıkmadı, ateş düşmüştür şimdi o çocukların ailelerine."

...

Hiç yorum yok: