Cuma, Kasım 27

Eleştirel Günlük'ün Çığlığı

...

Günlerdir kendimi tutuyorum.

Şemdinli'de düştüğüm umutsuzluk, Dağlıca ve Aktütün'deki bulantı, Ergenekon İddianamesi'ndeki tiksinti, Darbe Günlükleri'ndeki kızgınlık, Lahika'daki nefret, Onur Öymen'in Dersim'indeki öfke... birleşerek Kafes'le beraber tarif edilmez yoğunluktaki sağlıksız bir ruh haletine, Taylan'ın da dediği gibi "bu ülke mutsuzluk cenneti" üzüntüsüne dönüştü.

Ensemizdeki yumruk katmerli.

Kulağıma eğilip "katsayı" deyin, Danıştay'ından nefretle girip, Kanadoğlu'ndan kusma isteğiyle çıkıyorum.

Günlerdir kendimi küfretmekten alıkoymaya çalışıyorum.

Merkez medya denen fosseptiğin piyonlarını okumamaya gayret ediyorum. Bulaşmak istemiyorum.

Buraya direkt küfür yazmak istemiyorum.

İzmir'deki tikilerin daş yok mu daş olayından feysbuk deliganlılarının kan-nefret hezeyanlarına, ayan beyan zekamıza küfreden siyaset-medya-bürokrasi erbaplarına, nefes alınan her yeri saran faşizme... o kadar çok şey var ki.

Ben öyle susuyorum.

Aydın Doğan'dan tiksiniyorum. Militaristlerden tiksiniyorum. O teğmene 9 yıl verenlerden tiksiniyorum. Yargıdan tiksiniyorum.

Bunun gideceği hiçbir yer yok, o yüzden susuyorum.

Eleştirel Günlük'ün çığlığını
paylaşıyor ve konuşmadan dinlemeye, yazmadan okumaya devam ediyorum.

...

Hiç yorum yok: