Perşembe, Ocak 28

"Ben" Kim Ulan?! Ben Kim!


Ne var üstünde? Hava soğuk, evin hamam gibidir şimdi. Niye? Üşürsün çünkü, üşürsün evet, acizsin. Hayvan üşümez, sen üşürsün, o nedenle giysilere ihtiyacın var.

Monttan içeri doğru git, hırka, kazak, atlet... Kimin? Senin. Beden kimin? Senin. Kafandaki yağ kütlesi kimin? Senin. 21 gram çektiğine inanılan spiritüel dalga kimin, senin. Bunların hepsine "benim!" diye cevap verdin de mi?

Peki, sen kimsin ulan!

Bak bakalım sağ eline. O el senin değil mi, kesinlikle senin. Bana bir hareket çekiyorsun şu an, görüyorum, o elin kontrolü sende, anladık. Peki tuttum bileğinden, vurdum satırı. Şimdi o el senin mi, NAH senin. Elsiz kaldın işte tarraam. Yetiştirdim acile, para da bok sende, el buldular, taktılar, 21. yüzyıldayız. Şimdi yeni takılan el senin, değil mi?

Demek ki o el senin ama sen o el değilsin.

Nesin lan sen?

Hayvan oğlu hayvan üşümüyor, zilyon tür var dünyada uyum sağlıyor, senin sikik türün dünyayı kendine uydurmuş, bir de birbirinin boynunu vuruyor! Medeniyet diye bir bok kurmuş, tarih yazıyor! Var mı lan eşi, benzeri?

Lakin bu "muhteşem" tür, hayvan ihtiyaçlarına, zaaflarına (hatta başta söylediğim gibi, fazlasıyla) tabi. Tanrısal falan değil öyle fizyolojik olarak.

Yine de, bir farkı olduğu kesin. Söyleyeyim mi?

Sen öleceğini bilerek -yine de- yaşayan tek türsün. Herhangi bir amaca hizmet etmeden -veya amaç yaratarak- yaşamayı irade edebilecek tek canlısın. Şartları kendine uydurabilen / kendi şartlarını yaratabilen tek yaşamsın.

Sorun şu ama, sen kimsin? Senin için bal yapmayı yaşam biçimi bellemiş arının, yumurta vermek için götü sikilen tavuğun, senin için o lezzetli canını teslim eden koyunun sendika temsilcisi misin? Temsilciysen kime karşı? İşveren kim ulan, işveren kim?

Ya sen kimsin? Kalp dediğin pompa, beyin dediğin yağ kütlesi. Et, kan, kemik. Elini kaldırmaya karar vermiyorsun sen, elini kaldırmayı istiyorsun, beyin emrediyor, sinyaller minyaller envai çeşit zıkkım oluyor, sinirler, hücreler, boklar püsürler, ve elin kalkıyor.

Pek çoğunda haberin bile olmadan, krebs çemberinden solunuma kadar.

Uykuyu, narkozu, ölümü ayırabiliyor musun? Zaman kaymaları yaşıyor musun? Hiç düşündün mü algı sınırlarını? Sayının sonsuzluğunu? Sanal gerçekliği?

Deli işi ben kimim diye sormak, niye benim ben, neden, ne zaman kabul ettim diye afallamak. Aynanın karşısına geçip canavarına merhaba demek, maymununu kurcalamak varken, deli işi bu zırvalar.

...

Hiç yorum yok: