Pazar, Ekim 11

Yürü be Paşa!


...

Şak diye düşüp bayılmayın, bu adamın ilk kitabı bana İzmir'de öğrenciyken ta Erzurum'dan hediye geldiydi. "Serkan'a, Zamanında Komando Olmak İsteyen Dostum'a..." ithafıyla, çok kıymetli bir dostumdan.

Bahsettiği zamanlar, lise yıllarım, parmağımı kesip asil, yüce Türk kanımı kağıda damlattığım, bayrak boyadığım dönemler. Zira bayrakları bayrak, toprakları vatan yapan, üzerindeki kandır, değil mi canlar?

Hemi de kitabı bi solukta yalayıp yutmuş, sonra birkaç kez daha okumuştum Ömer Seyfettin hikayesi okur gibi, göğsümü kabarta kabarta. Pamukoğlu albayımın (sonradan general) adına kendimle gurur duya duya. Biz, çok taşaklı adamlardık! Adamın amına korduk.

Öyle sevmiştim ki kahramanlığını; güneydoğudaki iğrenç savaşta yedi yıl bulunmuş, vücudunda iki kurşun deliği hatırası duran bir emekli astsubay ağbime okuması için verdiğimde kitabı bir hafta süründürüp sonra yarısını okuyup geri getirmesini ve tek tepkisinin "Hava atmış!" olmasını şaşkınlıkla karışık kızgınlıkla karşılamıştım.

Sonra bu kahraman, gerçek bir kahramanlığa daha imza attı ve parti kurdu, siyaset yapacaksan, üzerinde üniforma olmayacak! Açık, net, anlaşılır.

Lakin sonraki kitapları, kullandığı dil (angut mangut lafları, alakasız cümleleri art arda sıralama, saçma bir kesin hüküm çabası vs.) hayal kırıklığı yaratmakla beraber, TV'lerde görünmeye başladı. Sevimli ve kahraman paşamız, hayli sertti.

İkinci bir Yalçın Küçük faciası olarak seyrettim. Üzüldüm. Favorim şu hali. Madara olduğu an da Doğu Ergil'in "Anlaşıldı Komutan!" dediği an.

Hiçbir soruya mantıklı cevap veremeyişi. Laflarının nereye gittiğinin farkında olmayışı. Saçmalayışı ve baştan aşağı saçma bir adam oluşu.

Dürüst ve doğru bir görev adamı olarak aklımızda kalmasını isterdik, malum, gitmiş, savaşmış, bel kırmış, kelle almıştı. Ne derseniz deyin cesurdu. Askerdi. İşini yapıyordu, siyasetle miyasetle uğraşmıyor, öldürüyordu.

Maalesef psikopatın teki ve eğlencelik / sinir bozucu (izlerken bile geriliyorum) yada gereksiz bir adam olarak tarihe geçecek.

Yazık. Koca koca adamlarda bu gaz, bu şiddet. İnsanlık koca bir yirminci yüzyıl yaşadı ve hala çoğu rezil olma pahasına militarizmin, güç deliliğinin, şiddet fetişinin ne bok olduğunun farkında değil. Birilerinin çıkarları katmerlenecek diye şiddeti ve şiddet piyonlarını alkışlamaya devam ediyoruz.

...
Not: Daha o ebleh dönemlerimde bile, "şakacı" paşa Hasan Kundakçı'nın benzer kitabını almayacak kadar aklı başındaydım. Çünkü benimki sadece duygularını yoğun yaşayan bir ergenin saf köylü aşkıyla toprak sevmesi ve cehaletiydi, şimdiki bön yeni nesilinki gibi beyin düşmanlığı değil. Şükür, vicdanım galip geldi, ve zihnimde "insan", "devlet"i yendi.

Hiç yorum yok: