Perşembe, Ekim 15

Yıldıray K.Kaan


...

Selam okuyucular!

Siz bu satırların yazarını tanımıyorsunuz, tanışalım, adım başlıkta yazıyor.

Doğru ya, siz bu "agrasifiiim, gompleksliyiiim, kariyereziğiyiiim, işeyaramaz - ağlak - reklampeşindemalınöndegideniyiiim" diye çığrınıp duran Serkan bebesini kendi başına, başlı başına, müstakil bir adam ve bu blog'da yığılı hezeyanların müellifi zannetmektesiniz.

Devam edin. Devam edin de, bir konuda anlaşalım.

Daha doğrusu size bir sır vereyim.

Yo, yo. Çocuk şizofren falan değil. Ben de ne bir Olric, ne bir Hüsamettin Albay, ne bir melek, ne de bir Tyler Durden'ım. Baştan söyleyeyim.

Lakin bu saf çocuğun kafasını karıştırıp duran benim.

Yapışkan bir sinek gibi onu kızdıran, deli danalar gibi kudurtan, bazen de ezik ezik ağlatan, yalnızlaştıran benim.

O kadar salak ki, keyifle içmeyi ve takılmayı yaşam tarzı haline getirmekten uzakta, beynini uyuşturma hedefiyle ne bulsa içen, çeken ve sabahları dinç kalkan haliyle, bedevi diline ait bir kelime veya bir harften gözlerinin dolduğu inanç ve pişmanlık dolu halinde asıl kışkırtıcının ben olduğumu bile bile, yıllarca kendine kızdı.

Beni yobazca bir niteleme ile, "şeytanım" olarak adlandırıyor. Damarlarında geziyormuşum.

Aptal! Oysa ben senin kafanın içindeki yağ kütlesinde başlar, aynı yerde biterim. (Bunu sakın ona söylemeyin.)

Kendini kontrol ve olgunlaşmadan o denli aciz, o denli dengesiz ki ona sunduğum güzel kadınlarda kararsız kalıp kazık yerken, güzel olmayan kadınlarda yıllarca ısrar etti. Ben onu güzel yada güzel olmayan, ama hep ona zarar veren kadınlarla karşılaştırdım.

"Bunalıyorum, bunalıyorum, hop, bunaldım..." ezikliğinde fena halde sıkıcı ve depresif olurken, isyankar ve asi ve küfürbaz ergenliğinde fena halde toydu. Olgunlaşan elma çürür hesaaabı hala çocuk saflığında tutuyorum ben onu, boynuzlarından, lakin direniyor öküz.

Sakinleşsin ve rahatlasın diye bu ara camilere tebelleş ettim onu. Ne de olsa kulağına iki kelime fısıldar çekerim istediğim zaman.

Kendi çıldırtıcı çelişkileri içinde eve kitap yığıp okumuyor, insanlardan şikayet edip yalnız sıkılıyor, asosyal miyim lan şüphesinde insanlardan hayırsız/vefasız köpek diye fırça yiyor, gezmekte rahatlarken evde kaldığı dakikalara dakika eklemeye çalışıyor, mutlu/mutsuz ikileminde kahkahalar gözyaşlarını (g)izliyor, "kariyer" denen kelimeden ve diğer tüm ikiyüzlülüklerden tiksinip yine iş peşinde koşuyor ve daha neler neler.

Bu elmanın kurdu olmak bana acayip keyif veriyor.

Bu kadar idiyotunu da görmemiştim. Kendini Selim Işık kadar saf sanıyor.

Rest çekiyor.

Beni boğacak kadar kendine güveninin geldiğini düşünüyor bazen, sefil.

Oysa sen sadece beni çantanda taşıyıp dünyayı dolaşabilecek kadar kendine güveniyorsun, ben olmadan bir hiçsin sen.

Ben olmadan sen, mutlu bir insansın.

...
Sınav sorusu, dünyada bir milyar insan aç. Aç ulan hayvan herif, aç. Al hadi uğraş dur. Bir ömür yersin sen bununla. Düşün dur, bi bok yapabilecekmiş gibi. Geri zekalı. Bak, bak. Aynaya bak. Aynadan kendi hayatını mı göreceksin? Kendi hayatını mı kurtaracaksın önce? Tek gördüğün benim, sik kafalı.

Hiç yorum yok: