Salı, Ekim 13

Olursa Ekime, Olmazsa Sikime Kadar!

...

Eyyamcılık, eziklik; şeref yoksunluğundan gelir.

Kimsenin adamı değilim, olmayacağım, olmam ulan!

Kendimden zerre taviz verirsem adam değilim.

Vermeyeceğimi, veremeyeceğimi biliyorum.

Vicdanıma, onuruma sifon çekip "bir yerlere" geleceğime, çeker giderim, foseptiğiniz size kalır.

Ben, kafama koyduğum işi yaparım; işi yaparım, sadece işi.

Bu, ilk de değil.

Diyeceksiniz ki, patron, ona daha fazla kazandıracak adamı kırar, onu engeller mi?

Engeller, kompleksinden engeller.

İlk iş tecrübemde bunu yaşadım.

İkincisinde, öğlen "Senin gibi birini üç beş çapulcuya harcatacak değilim," diyen bölge müdürü, akşam "İstifanı almak zorundayız," dedi.

("Sana bunu yapanlar için ne diyorsun?" dediğinde de, söyledikten sonra kendim bile şaştığım ama hala gurur duyduğum birşey söyledim: "Herkesin günahı kendine yeter.")

Ve şimdi de, işin olabilecek en iyi şekle gelmesi için yaptıklarım, her ne hikmetse "üzeri örtülmesi gerekenler"i söyleyebilmem, onlara kazandıracak olmasına rağmen, distribütörü oldukları firmaya duydukları kompleks ve çekişme nedeniyle, bordromun bağlı olduğu boktan şirketin yöneticileri tarafından "ihanet" olarak algılandı.

Esas neden de, duydukları korku, ön kesme içgüdüleri. Ayrık otu istememe. "Tehlikeli" adam istememe. Farklı ses, doğru ses istememe.

Kusura bakmayın. Ben bilmemne beyi, bilmemne hanımı, bilmemne beyin imparatorluğunu, bilmemne hanımın çöplüğünü tanımam. İşi tanırım.

Her iki tarafı da allayıp pullayıp arada geçinmenin ne kolay olduğunu görüyorum. Kral bile olursunuz.

Ama ben bu değilim, kusura bakmayın.

Benden yalakalık beklerseniz alacağınız şey ağız dolusu bir SİKTİR olacaktır.

Benim sizden alacağım şey de, meşrebinize uygun olarak işe başlarken bana imza attırdığınız o rezil, o sefil boş senet.

...
Türkiye'de en yüksek imkanları sunan şirketlerden birinde çalışan çok düzgün bir arkadaşımla muhabbetimizde geçti. Çok sağlam karakterli insanlar hariç, büyük çoğunluk, kendinden iyi olduğunu gördüğü bireyi şirketinde istemiyor. Tüm çürüme burada ve insana verilen değerin azlığında başlıyor. Adam gibi adamsan, orası adam gibi bir ortamsa, astın seninle iş konusunda kavga edebilecek, haklıysa kabul edeceksin. Yalakalık, "evet efendimcilik" beklemeyeceksin. İğrenç komplekslerini işe yansıtmayacaksın. Bu ülkede özel sektörde KOBİ'den tröst'e, bunu bulamazsınız. Sonra gerçekten iyi olan gençler neden kaçıyor, kalan da gavur şirketlerinde çalışıyor olur. Çünkü bunlara imkan bulamayan ve hala eyyamcı olamayanlar da ya TAHAMMÜL EDİYOR, ya benim gibi devrimci-hayalperest bir gayretle son noktaya kadar yardırıp bir noktadan sonra bırakıyor. Sonra Serkan yine mi iş değiştirdi (yada işsiz kaldı) oha! oluyor.

Hiç yorum yok: