Cumartesi, Aralık 19

Kimin Parası


Bordrolusu bulunduğum iri distribütörün hem ortağı hemi de vays prezidıntı olan şahsın; "buranın ağası benim, hepiniz taşşağımı yalayın" egosuyla dolaşan satış direktörüne kurduğu -onun da bölge müdürüne ağır hakaretli ses tonları ekleyerek aktardığı-, tahsilat ve açık hesaplar konusunda piyasadaki vadesi geçmiş alacaklarla ilgili -birazdan dile getireceğim- veciz cümle beni buraya kusmaya iten yegane suçlusudur bugünün.

Cümlede yatan "patron bakışı" düzlüğünü geçelim bir. Altında bulacağınız basit sorgu, bu basit sorunun kendisi, öznesi, sizi içinde bulunduğunuz sisteme dair içinden çıkılmaz sorgulamalara itecek, itmeli.

Siklerinin keyfine çalışmazken bunca adam, işsizlik sopasının, eşlerinin, çocuklarının zoruyla, kusmuklarını, salyalarını, ego tatminlerini efendilerinin temizlerlerken saygıyla; kimisi kariyer yaptığını, kendini geliştirdiğini falan düşünedursun, stresleri, rekabetleri, baskıları hayat enerjilerini sömürürken, emeklerinin amına koyulurken meta-değer-piyasa çukurlarında, paraya itibar - zengine sövme / zengin olma isteği çelişkisi - bencillik vs. "insan faktörü" çıkmazlarında kaçarken ütopik kümülatif mutluluk -anarşizm- fırsatları... ben bir kez daha farkına vardım ki çalışmak zorunda olmayan patronun -orospu- çocuğu daha lüküs arabalara karı atsın, yiyeceği mirasa daha fazla zilyon dolarlar eklensin, köleliğimiz en içinden çıkılmaz çıkmazlarla pekişsin ve ben de bunu iyice içselleştirip normalleştireyim diye çalışmak zorundayım. Çalışayım ki daha düzgün bir KÖLE olayım, esnaftüccarpatron efendilerim daha bir kötü İçAnadolukabası ağızlarıyla sohbet lütuflarında bulunarak kafamı okşasınlar, taşşaklarını öperek havlayayım sadakatimi. Kravatımı daha sıkı bağlamalıyım.

Koçyiğitler üç kuruş maaşa tır kamyon yüklerken, biz satıcı bozuntuları beş kuruş maaş/prim havucuna kendimizi adam sanaduralım, ekmek kavgamız Amarikan şirketinin ürünlerini bölünmezcennetvatanımız'da en bir çok fazla hayvan satmak ve dağıtmak, zerre bi sikim üretmeden Çorum burjuvası patronumuzun kesesini şu sikiküçüncüdünyaülkesi'nin ilk yüz kesesi arasına sokmak olsun. Andlar içelim başarımıza dair. En ufak pürüzde küfrün kallavisini yediğimizde, onlara daha fazla nasıl layık olabilirizin derdine daha fazla yanmamız gerektiğini zinhar aklımızdan çıkarmayalım. Kızalım kendimize. Devletimize ve şirketimize sahip çıkalım.

Fırçamızı yiyip oturalım.

"Ulan siz kimin parasını hangi hakla piyasada bu kadar vadeyle tutuyorsunuz ha?!"

...

Hiç yorum yok: