Perşembe, Eylül 10

Başarısız Satıcı


...

Trajik bir hayalperestsin sen. "Karşı" bir adamsın. Şükretmeyi bilmiyorsun. Kontrolsüz bir istekle birşeye bağlanıyorsun, elde edemezsen acıyla türküsünü çağırıyor, elde edebilirsen hemen tüketip bir başkasına göz dikiyorsun. Tüm bilinçaltın, o eski başarılı zamanların -kaybettiğin- duygularına özlem ve arayış üzerine kurulu. Parlak geleceğinin onaltı yaşında senden alındığını düşünüyorsun. İngilizce öğretmenliğinden, sonra bilgisayar mühendisliğinden, sonra makine mühendisliğinden vazgeçip... nihayet o "top" üniversitelerden vazgeçip hasbelkader İzmir'de İşletme okudun. Boktan bir tekstil atölyesini ayağa kaldırıp KOBİ devrimi yapmaya kalktığında 23 yaşındaydın. Sonra torpilsiz girilemeyen lider perakendeci M'ta yönetici olarak başladığın günler. Toyota Motor Europe hayalinin direkten dönmesi ile M'tan da kopuş. Sonra hızlı tüketimin "gülleri" U ve P'a göz dikmen. Talihsizce ikisinin de olmaması, işsizlik günleri. Derken iki arada bir derede bir pozisyon daha. Sen satışçı mısın? Ne münasebet. Lakin, gelecek var işte, "çok şey öğrenebilirsin". Kaç senedir "çok şey öğreniyorsun?" Kaç senede kaç sene eskidi 25 yaşını dolduran kalbin? Dene bakalım. Hem o eleştirip durduğun "iyi çocuklar"ın arasına girdikçe, senin de -hala- en az onlar kadar zeki olduğunu görüp kendinle çeliş, ayrımcılık nesnesi "top" okulların "label"dan öte bir boka yaramadığını -aslında çok şey kaybetmemiş olduğun tesellisi ile- anlayıp o eski günlerdeki parıltılı havayı içine çek. Ama isyan ve gerçek dünyanın çıldırtan farkındalığı da bırakmasın peşini. Yada git bir yerde bölge müdürü ol, bir adım daha at hadi. Onun da tadını al. Ak düşsün saçlarına başarısızlığa, başarısız insanlara ve kendi total başarısızlığına tahammül edemezken. İşler mükemmel yürüsün isterken. Stresle, kaygıyla, sıkıntıyla yatağa girerken. Tüm bunların da bir bok olmadığını gör. Direktöründen CEO'suna, kendi imparatorluğuna kadar. "Zirve"nin de hiçbir manevi anlamının olmadığını anla.

Parada pulda gözüm hiç olmadı. Bir sıcak çorbayı sonradan görme zengin karı görgüsüzlüklerinin alayına değişirim. Hırslı mıyım? Hayır.

Köpek gibi istiyorum ki, sadece ama sadece, özgürlüğüm olsun. Gezeyim ben, öğreneyim. Yazayım, okuyayım. Çizeyim. Gene yazayım. Hayvan gibi yazayım. Günde on saat yazayım.

Valla tembelliğimden değil. Günde beş saat uyuyacak kadar okuyayım. Her ay farklı bir kıtayı tanıyayım.

İçinde maddi-ticari-yönetsel vs. stres olmayan bir iş, ne bileyim, hayatımı idame ettirirken tüm özümle sevdiğim şeyi yapmamı ne sağlayabilir?

Yazarlar, radyo programcıları, sanatçılar, tasarımcılar, yapan, eden, -keyifle- yaratan insanlara o kadar özeniyorum ki...

Şu başağrılarımla, kitabımı kahvemi bile ertelemek zorunda kalıyor, yarın özel hayatımda beş dakikamı vermeyeceğim alım satım insanlarına ne satacağımı planlamam gerektiği kaygısıyla hiçbir şey yapmadan öyle duruyorum.

...

Hiç yorum yok: