Cumartesi, Şubat 13

Optimistik? Duygusal? Noluyo lan?!

...

Yeni buralar. Yeniyim buralara.

Deterjancıbaşısı bulunduğum bölgenin ne Amasya'sındaki şirinlik ve sevimlilik, ne Sivas'ındaki sertlik ve yalçınlık var bu Tokat'ta. Üşümedim bile lan.

Hayat işte, bir kez daha yaban ellerdeyiz. Bir noktadan sonra öyle yaban oluyorsun ki yaban ellerde, sen nereye aitsin bilmiyorsun ve tüm ülke, sonra tüm dünya senin oluyor. Bu şahane yolun serserisiyim galiba.

Nedense uzun zamandır halvet olmadığım bir halete takığım bu aralar, sanki herşey güzel olacak(!)mış gibi geliyor, her zamanki gibi zor, her zamanki gibi hüzünlü, fakat güzel. Hiçbir yerde yerli olamayacak kadar yabancı, hiçbir yerde yabancılık çekmeyecek kadar "oralı" olmak, gittiğinde arkandan seni arayan insanlar biriktirmek. Sonra lütfen unutulmayı rica etmek. Unutulmak.

Lan değişim misin nesin, hep mi sen beni ulan, bi değişelim be, bi kere de sen geç benim kucağıma!

İnsanın ailesi kıymet kazanıyor, aile kavgalarından uzakta.

Yeni başlangıçlardan hiç korkmayan ben, bu sefer aptallık derecesinde umutluyum da. Bir basamak daha, amaçsızlığa doğru.

Ve işyerinde çok şey planlayıp hiçbir şey yapmazken karşıma çıkan "hani ey gözyaşım akmayacaktın" ile bir damla süzülüyor. Noluyo lan? İşyerinde Zeki Müren mi dinlenir mal?!

Ve fakat şimdi uzaklardasın.

Ama kim olduğunu bilmiyorum.

Siminya'ya göre, aşkmış insana bu iki şarkıyı dinleten. Burçe'ye göre, bu Zeki Müren'ler alenen ilan-ı aşk ettiğim (ve gerçekten büyük saygı duyduğum) Görkem Yeltan yüzündenmiş. İlgili feed'ler şu ve şu.

Onu bunu bırakıp distribütörün sekreterine buralarda yeşillik ve su olan bir yer soruyor ve kapağı yılan gibi kıvrılan yollardan Almus Baraj Gölüne atıyorum, üçüncü viteste türküler dinliyorum.

Noluyor lan bana amk diye sormuyorum. Her zamanki hıyarlığım ve her saniye, her görüntü beynime kazılıyken yarın hiçbir şey hatırlamayacağım.

Hatırlatacak koca kafalı bir hıyardan (blog yazıyormuş) başka kimse yok çünkü.

...

Hiç yorum yok: