Salı, Aralık 9

Doktor

Doktor, doktor. Problemim insanla ilgili, sakın ukalalık yapıyorum zannetme, kendimi mükemmel bulsaydım, sana gelmezdim.

Sarılıyorum insanlara her yalnız insanın arzuyla yapacağı gibi, ancak ardından gelen kronik bir hayalkırıklığı ile küçümsüyorum da. Kaba insanın kabalığı devleşiyor gözlerimde, basit insanın basitliği, yüzeysel insanın yüzeyselliği... Batıyor kısık, küçük, çukur gözlerime. Bakışlarım ve hayallerim, gözlerim gibi derinleşiyor. Ziyadeleşiyor ziyadesiyle.

Doktor, doktor. Çok fazla hayal kuruyorum, çok. Bir dakika durmuyor. Hiç yorulmuyor beynim. Ruhum yoruluyor, kalbim yoruluyor sevmekten, sevmeye çalışmaktan; anlayamıyor hiçkimse.

Bazen korkuyorum kendimden ben bile, yapabileceklerimden. Oynatabilirim her birini, bir kukla kadar basitler; duygu, düşünce, davranışlarıyla sığlar, iguana populasyonuna benziyorlar alt-alta üst-üste yaşayışlarıyla. "Hayat" diye bahane ettikleri kendi çıkmazlarına gömülmüşler, debelenmiyorlar bile. Kabullenerek basitleşmişler, basitleşerek kabullenmişler.

"1"leri ve "0"ları, imajları, görüntüleri, gölgeleri aşamamışlar. İnsan yapımını aşamamışlar. Varamamışlar varlığa, gerçeğe, manaya varamamışlar. Ne düşünmüşler, ne de inanmışlar.

Ezberlerden öte değil bildikleri, sloganlardan öte değil inandıkları.

Doktor, doktor. Kendimi birşey zannetmiyorum, ve biliyorum bir nokta olduğumu. Onlara farkında olmadıkları için kızıyorum. İçlerinden geleni yaşama cesaretleri olmadıkları için.

Nasıl bağlayayım bilmiyorum. Simgelere, şekillere, kalıplara takıldıkları için kızıyorum. Öze değil görüntüye takıldıkları için. Göremedikleri, sezemedikleri, anlayamadıkları için kızıyorum. Derini. Beni.

Ve korkuyorum doktor. Yalnızlıktan da.

Ama korkarak yaşanmıyor. "Onlar" gibi mi olmalı? Zihnimi özgür bıraktım, doktor. Bırakmaz olsaydım!

Bana kendimi kandırmanın bir yolunu bul doktor, yada uyuştur beynimi...

Bana bir hayat bul doktor, onlarınki gibi...

Hiç yorum yok: